27 Mart 2013 Çarşamba

Ara Öğün, Ana Öğün Olmasın


Uzmanlar bas bas bağırıyor, ‘’sık yiyin, az yiyin’’ diye. Duymayanınız kalmamıştır. Gerçekten de öyle. Vücudumuzu bir makine gibi düşünürsek, metabolizmayı çalıştırmak için sürekli yakıt vermemiz gerekiyor. O nedenle, ideal beslenmenin yolu 3 ana, 3 ara öğün yapmaktan geçiyor.
Fakat adı üstünde, ‘’ara’’ öğün. Yani ufak tefek, maksadını aşmayacak şekilde olması, 100-150 kaloriyi aşmaması gerekiyor. Ara öğün yapacağım diye yarım ekmek arası sandviç yerseniz diyet, diyet olmaktan çıkar. Bu yazıda, diyet yaparken tüketebileceğiniz sağlıklı ve düşük kalorili ara öğün önerilerinde bulunacağım.

nutt-5 adet fındık / 5 adet badem / 2 adet ceviz içi + 2 adet kuru kayısı / 8-10 adet çekirdekli siyah üzüm
-2 adet kepekli galeta / 3 adet diyet bisküvi + 1 bardak ayran/kefir
-1 porsiyon meyve + 1 bardak yağsız süt
-2 dilim tam buğday ekmeğinden yapılmış peynirli tost


-1 dilim az yağlı, esmer şeker ve tam buğday unuyla yapılmış kek
-1 kase, yağsız sütte beklemiş ve1 çay kaşığı bal ile tatlandırılmış yulaf ezmesi
-Yağsız sütle yapılmış ve üzerine bol tarçın serpilmiş sütlü tatlı
fluffy green salad 004
-Mevsim yeşilliklerinden yapılmış, sirke/limon ve zeytinyağı gezdirilmiş salata + 1 adet galeta/kepekli diyet kraker
-1 kutu meyveli probiyotik yoğurt
-Yarım paket diyet kraker / bisküvi
-Yarım simit + az yağlı beyaz peynir
Ara öğün denince çoğumuzun aklına kolay ulaşılabilir, çantaya atılabilir diyet bisküviler geliyor.
Fakat üzerinde ‘’light’’ yazıyor olması onları o kadar da masum kılmıyor. Ayrıca endüstri ürünleri oldukları için içlerinde tatlandırıcılar, katkı maddeleri olabiliyor ve beklendiği kadar tok tutamıyorlar. Kan şekerini çok da iyi dengeleyemiyorlar.
O nedenle, evden çıkmadan önce bir 10 dakikanızı ayırıp, ara öğünlerinizi kendiniz hazırlayıp çantanıza koymanızı öneririm. Hem kesenize hem de vücudunuza daha faydalı olur.
Unutmadan, günde en az 3-4 porsiyon taze sebze-meyve tüketmelisiniz. Vitaminlerden tam anlamıyla faydalanmak için sularını içmeniz değil, meyvenin/sebzenin kendisini tüketmeniz, mümkünse kabuklarını soymamanız sizin için en iyisi olacaktır.

Sağlık Sayfam sağlıklı günler diler...

26 Mart 2013 Salı

2013 İlkbahar-Yaz Sezonu Oje Trendleri

Havalar ısınmaya, paltolar kaldırılmaya, uzuvlar birer birer gözükmeye başladı. Sarıp sarmalandığımız kış aylarının yağmurları, haşin rüzgarları ellerimizi kuruttu. Oje trendlerini okuyup uygulamadan önce, güzel bir manikür ve bol bol nemlendirme şart. Bir kadının en çok görünen uzuvlarından biri olan ellerimizi ihmal etmeyelim!

Gelelim bahar ve yaz aylarında ne gibi oje trendlerinin bizi beklediğine...


Nude: Nude, yani varla yok arası. Ten renginden hallice denebilir. Sade şıklığın en büyük temsilcisi. Bu yaz, geçen yazlar pek sık sürdüğümüz neon renkleri bir kenara bırakıp nude'a geçiş yapıyoruz. Her kıyafetle, her ten rengiyle mükemmel gideceği tartışılmaz.






Mavi: Açık mavi tonları kış aylarında pek tercih edilmez. Ama yaz gelince özellikle buz mavisi ve mint tonları oldukça fazla rağbet görür. Önümüzdeki yazın favori ve bir o kadar da mütevazı renklerinden biri olacak mavi. Gökyüzü sıcaklığında, oldukça dikkat çeken elleri kim istemez? Özellikle de bronz ten ile tercih edilirse mavinin güzelliği iyice açığa çıkacak.






Tırnak süslemeleri: Cupcake, nazar boncuğu, çiçek böcek derken Nail Art aldı başını gidiyor. Tırnak stickerları ve ojeler ile yapılan süslemelere nazaran, havyar manikür denilen, boncuklu tırnakları sık sık göreceğiz. Özellikle tek bir tırnağa yapılınca hem çok şık, hem de sıra dışı duruyor.





Kadife tırnaklar: İstediğimiz renkte ojeyi sürüp üzerine piyasada satılan kadife görünümlü tozları uygulayıp yumuşacık tırnaklar elde edeceğiz bu yaz. Etrafınıza toplanıp ''bunu nasıl yaptıın?'' diye soracak olan kadınlara hazırlıklı olun!








Koyu tonlar: Yaz gelince siyahtan, lacivertten, bordodan uzaklaşırız istemeden. Elimiz gitmez kapkara renklere. Fakat bu yaz, o oje yaz ojesi bu oje kış ojesi ortadaki su şişesi demiyoruz. Her daim popülerliğini koruyan bu koyu renkler, bu yaz da zirveyi kimselere kaptırmayacak!









İki renkli French: Geçtiğimiz sonbahar-kış sezonunun da favorisi olan bu trendi bu yaz da ellerde sık sık
göreceğiz. Özellikle metalik tonlar ile mavi-lacivert tonları bir arada kullanıldığında oldukça albenili duruyor.

Bioderma Sebium Serum

Bioderma'nın sebium serisini düzenli olarak kullanalı 2 ay oldu. Bu da benim bir ürünü değerlendirebilmem için gereken minimum süre.

Not: Bioderma'nın sadece serumunu değil, serinin yüz yıkama jeli ve sebium global nemlendiricisini de kullandım.

Bioderma bu serumu; ''karma ve yağlı ciltler için arındırıcı ve yenileyici, peeling etkisi ile yumuşatıcı, yüzey eşitleyici ve sebum dengesini düzenleyici'' olarak tanımlıyor.

Serumu gün aşırı, 1 aylık kür şeklinde uyguluyorsunuz. Dikkat edilmesi gereken bir nokta, cilt kendini gece yenilediği için yatmadan önce sürmenin daha etkili olacağı. Maksimum verim almak için önce cildinizi mutlaka güzelce temizlemelisiniz.

Sürdükten 3-5 dakika sonra cildinizde hafif bir gerginlik, biraz da kuruluk hissediyorsunuz. İşte tam o anda üzerine Senium Global nemlendiriciyi uyguluyorum ben. Sonrası gönül rahatlığıyla mışıl mışıl uyumaca... :)

Etkileri; öncelikle sabah kalktığınızda yağlanmış bir suratla karşılaşmıyorsunuz. Eskiden koşa koşa yüz temizleme jeline sarılırdım. Şimdi ise sabahları cildim pürüzsüz ve yağı dengelenmiş oluyor. Zaten çok sivilcesi olan bir insan değilim ama tek tük çıkanlar da iyice azaldı. Sanki cilt tonumda da bir eşitlenme oldu gibi. Ama onu tam kestiremiyorum, yediğimden içtiğimden midir yoksa serumdan mıdır...



Ürün oldukça bereketli. 1 ay kullandım, şimdi bir süre ara verdim. Ama neredeyse yarısından fazlası duruyordur hala. Fındık büyüklüğünde bir miktar yetiyor da artıyor bile.

Ben Sebium Serum'u, yüz yıkama jeli ve sebium al correcteur cilt kusursuzlaştırıcı ile beraber 3'lü set halinde satın almıştım. 100 lira civarıydı. Bioderma'nın setleri oldukça uygun fiyata geliyor. Ürünleri tek tek almaktansa setleri incelemenizi öneririm.

Sağlık Sayfam ışıl ışıl bir cilt diler...